22 Eylül 2010 Çarşamba

omrumce hep adim adim

Insanin yuzu en cok nerede gercek?
Dogdugu evde mi?
Buyudugu sokaklarda ya da
Umutlandigi sehirde?

Bir sehir insani ne kadar kor kilabilir gercege? Bazi sehirler kandirir, boyar harika bir makyajla insani, saklar icindekileri; bazilari ise kiri ve onursuzlugu resmiyete dokulmus insanlari cirilciplak birakir karsinda, bu kiminin dogdugu, kiminin de umut buldugu sehirdir belki. Ama benim icin bu sehir, bu ici mutsuz ve yalniz insanlarla dolu sehir, gercegi gorup de yine umutla kendime sarildigim sehir, yalanin karsimda kucucuk kalip da yok oldugu sokaklarin, benimse kendime dondugum ve kendimde buldugumla umut doldugum sehir.

Iki kitanin arasinda salinan bir vapurdan bakarken, gozleriminin onunde koprunun ortadan ikiye ayrildigi, ayrilirken da icindeki yuzlerce insani bogaza kurban ettigi, kopruyu tutan dev sutunlarin denize duserken yuzume kucuk pariltilarla bir serinlik verdigi, cocuklugumda sokaklarinda oyunlara karistigim, denizini ancak buyuk aklimla gordugum uzak hayallerin, ozledigim ruyalarin semtleri, kendi kendime verdigim sozlerin cismanilesip birer sokak adi olarak karsima ciktigi ve beni kendine orta okul yillarimda asik oldugum cocuk gibi cektigi sehir.

Simdi o cocukluk zamani sancisi, dunyanin en masum aski, yuzundeki cilleri denizin pariltilari gibi kafami karistiranla ayni semanin altindayim yine, gozleri yine eskisi gibi gulebiliyor, yine bana baktigi zaman, ellerimde elini hissettigimdeki titremelerimde ariyorum arada kacirdigim yillari.

Yillar oncesinde bir otobus yolculugunda dokundugum, yanyana dunyanin tum hazinelerini kesfedip de duruldugum, karanlik bir sinemada bacaklarimizin kesistigi, onunla ayni odada uyumak icin her seyi unutup da yollara dustugum, bir ruya alemi prensi gibi, masalsi, gizli ve hic yerini degistirmeyen cocuk, pesinsira gezdigimi soyledi bir kac marti belki de sana. O yuzden aniden cikip duruyorsun karsima her ask macerasindan sonra. Ya da her ask ihtimali seni hatirlamak icin ve seni daha cok sevmek icin bir bahaneydi hikayenin sonunda, ne de olsa her bitirdigim yalandan sonra seni arayip durdum, sense hep karsimda durdun dimdik kisik gozlerinle, ellerinde okumaktan bikmadigimiz kitaplarla.

Okul sirasina uzandigin bir gun, gozlerinin icine baktigimdaki gibi, simdi de ayni sekilde savruluyor tuylerim gozlerinin etrafindaki ciller yuzunden, bedenimde lodos kopup migdemden yukariya firtinali bir yaz ogle sonrasi olusturuyor aniden, mevsimlerim degisip birbirine karisiyor, gun bana dogup, gunes kucagimda bir cocuk gibi misildiyor gozlerini kapatip.

Senden gizledigimi senin bilmen, benden gizledigini benim bilmem belki de dunyanin en buyuk rahatlamasi, arada yasanan tum yanlislari, tum bosluklari bir anda doldurup eski masal kahramanlari gibi sabahin bahar seslerini, kuslarin ciceklere basmadan kokladigi hayalleri saniyeler icinde olusturuyor bu sehirde.

Her sokaktan gecen adimlarin senin semtine bir gecitken, ben farkinda olmadan dudaklarinda huzurun en beklenilesi tutkusunu buluyorum. Mungan gibi temize cekiyorum gecmisimi sende,tertemiz sayfalarima gelip de yazilarini yaz, saridan bir ton calip siyahla bogusmus sac tellerinle murekkebini sur bedenime diye, oyle bir gece olsun ki simdi bu sehirde tam dokuz yildir ruyalarimda sokak sokak hayallerini yerlestirdigim her sehirden cikip gelsin senler, ruhum bir yazi masasi olsun senin ruyalarin icin, o buyuk ve guzel ellerinle her zerremi ezberle, kopyala teninin gozeneklerine. Bir sarki yazilsin buna ozel. Kirpiklerin degdikce belki de yuzume, dudagini bir parcammis gibi birakmadan elma sekeri yaparim kendime, tum sinir uclarim sana temas eden yerlerde birikip uzuvlarimi yeniden yaratiyor, her saniye bir hayat misali uzayip gidiyor belki de. Hayat surprizlerini hic haber vermeden veriyor hem de.

Bu sehirde yillar once uc kelimeyi kullanmayi yasaklamistim kendime, simdi saliverdim martilari, denizi ve bogazi hic bir seyi umursamadan, onlar da gidip buldular seni elleriyle koymus gibi, yillardir seni bana hazirlamis gibi.

"Ben kalbimden baska yerde, inan seni bulamamistim" ta ki bugunlere dek, bugun hayatin beni surukledigi bu sehirde dar bir sokakta gulusunun golgesi basima carpip beni bayiltana kadar.

Sonra gunun isigi gecenin murekkebine karisip akmaya basladi bedenimden yere, daha once tanimadigim yorelerindeki cillerinle teker teker tanisip birer gulumseme cizdim hepsinin yanina, sakladigim fotografini cikarip cuzdanimdan bogazindaki tepeye dokundurdum. Ovalarinda gezinirken yagmurlarina tutulup, calilarinin arasinda aradigim buyuk hazinemi kesfe koyuldum, kesfettikce cografyanda gezmeye gelmis bir gezgin gibi durduramadan kendimi, irmaklarinda yikanip, topraklarinda kuruladim yanan asfaltimi. Bastan asagiya tum ikliminde yasamanin ruya hazzi, ormanlarinda gezerken duydugum sesinin ruzgar serinligi, vadilerinde kosturup dururken disledigim yemislerin, suyu agzimdan tasip da sakallarimdan boynuma sizan meyvelerinin tadina tapar gibi devam etti gezmelerim. Cunku anladim ki, volkaninda patlarken, lavlarin tenime yapisip da alev gibi yaniklar acarken, heyelanlar olustu cukurlarimda, depremler oldu patikalarimda, firtanayla sakinlesen bakir doga gibi tertemiz oldum, cunku hayat ezelde bir buyu gibi koymus seni gozlerimin onune, gemilerimle ulastigim gizli bir ada gibi, goguslerindeki iki tepenin arasinda basim uyuklamadan gozlerimi kapatabileyim diye. Cunku Tanri seni yaratirken "yigit ol, dogru ol" diye haykirmis uzayin bosluguna, Israfil Sur'a ufleyene dek de oyle kalacaksin simdi denizin baliklari fisildiyor bana.

Perilerin ellerinde gececek gunler, geceler, ruya gibi.

5 yorum:

  1. Ne güzel, duygular nasıl da kelimelerini bulmuş...Yine de kelimeler ne kadar eksiktir aşka...

    YanıtlaSil
  2. tesekkur ederim, ama dedigin gibi iste ne yaparsa yapsin insan :)

    YanıtlaSil
  3. yazidan bir cumle sececek olsaydim, tereddutsuz "tum sinir uclarim sana temas eden yerlerde birikip uzuvlarimi yeniden yaratiyor"u secerdim. saheser olmus. elinize saglik.

    YanıtlaSil
  4. böyle bir kara sevda kara toprakta biter...

    YanıtlaSil