22 Ekim 2010 Cuma

dinlenme tesisi mola kafasi

Zat-i muhterem bir arkadas, kacamak ask, kaybolmus bir ihtimal boyle bir laf etmisti bir gun sabahin altisinda elimizde posetlerle yururken. Kahveyi yudumlarken demistik, saat 2 ve 6 arasinda sabaha karsi, uzun bir otobus yolculugundasin ve bir dinlenme tesisinde mola veriyorsun, yorgunsun, uykulusun ama canin sigara da icmek istiyor, belli olmaz tost bile yersin yaninda cay icersin, her neyse, o otobusten indigin ilk andaki kafa iste bahsi gecen kafa, dinlenme tesisi mola kafasi. Her sey birbirine girer oyle hallerde, kimsenin konusasi kalmaz, ama bi' seyler gelir aklina durmadan, unuttugun her bir bok aslinda o an toplanip hatirlatir kendini. Bir de gidisin yeni bir yerin telasiyla karisiksa tamamen degisir duygular, hatta karisir.

Kenarda bir ay oncesinde yazdigim bir 'gidiyorum' yazisi vardi, ama bir ayda yine dunyanin olayini yasayip, dunyanin kararini alip o yazdiklarimdan uzaklasmisim. O kafa bir aydinlanmaya da sebep oluyor bazen. Erken ozet gecmisim gecen yil icin aslinda, o zamandan beri bir yillik malzeme yine cikti ne de olsa. Neyse.

Yeni kitadan once son cikis.

Insan denen mahlukatin beni hep sasirtan bir mekanizmasi var. Ondan da ote, insanligin yasadiklarinin bir duzende islemedigine inanmama ragmen, her seyin bir sebebi olabilecegine olan celiskili bir inancim da var.

Hayatta bir takim tesadufler sadece gerceklestikleri zaman varliklarini hissettiriyorlar insana, gerceklesmeseler zaten hic haberimiz olmazdi ama bir sekilde gerceklesiyorlar, hic ummadigin bir zamanlamayla beklemedigin bir seyler oluyor, surpriz bir sekilde biri cikiyor mesela karsina, asik oluyorsun aniden, ya da hayatinin askini bulman aslinda bir otobusu yarim saniyeyle kacirmanla gerceklesiyor. Tanidik hikaye degil mi? Ama durmadan gerceklesiyor. Sorularim da birikip duruyor benim.

Mesela niye durmadan 500 days of summer gosteriliyor her bindigim ulasim aracinda? Ya da niye ayaklarim durmazken yerinde asik oluyor insanlar bana? Ama en buyuk aydinlanmasi bu kafanin aslinda o filmi izlerken hep yanlis insanla kendimi ozdeslestirdigimi fark etmem. Ben kendimi Tom zannederken aslinda bildigin Summer'misim, basindan sonuna kadar kendimi gordum de sasirdim bu sefer. Olayin guzel kismi aslinda kendi gecmisimdeki bircok seyin de bu vesileyle aydinliga kavusup, berraklasmasi, bir nevi nirvana.

Bu nirvanaya tabi ki yine bir yerlere gidiyor olma durumu, kafasi da etki etmis olacaktir suphesiz. Iki yil sonra yine mekan degistiriyorum, artik yolculuk etmekten bildigin tiksinmis olsam da heyecanlanmadan edemiyorum. Celiskiler yumagi.

Bu yazinin asil demek istedigi aslinda su olacakti.

Hayatta ne kadar plan, program, arzu, istek, hayal, emek olursa olsun gunun birinde aslinda onceden hic tahmin etmedigin, planlamadigin, beklemedigin bir gelisme, bir dusunce, bir karar vucut bulabiliyor aniden. Herkes icin gecerli bir sey degil suphesiz ama boyle anlar var benim hayatimda. Oyle anlar ki tum gecmisini unutturup yarinin ne kadar guzel bir gercek olduguna inandiriyor seni. Oyle kararlar ki kendi kendine bile itiraf edemedigin cesaret ornekleri gerektiriyor. Oyle olaylar ki hayati anlamli kilip zihninde guzel bir melodiyle bir ruya bahcesinde, arzuladigin tenle uykuya daldirma rahatligi verebiliyor. Sanirim hayati katlanilabilir kilan yegane seylerden biri de bu bircok insan icin, tahmin edilemezligi, planlanamazligi, surprizleri.



Bu kafaya da ne dedigini anlamadigin ama deli gibi sevdigin bir sarki gidebilir zaten.

5 Ekim 2010 Salı

let us go back to berlin

Iki yil once Ankara'dan ucup gittigim, iki ay once birakip da geldigim, dogdugum, buyudugum ulkemden cok vatanim olmus sehre simdi giderken sanki aradan yillar gecmis gibi hissedebilirmisim. Oradayken burada, buradayken de orada olmam gerekiyorus hissi klasiklesmis bir ironisi sanirim hayatimin. Beni cagirip duruyor ne de olsa bitmemis hesaplar, ucundan siyirip gectigim ihtimaller. Hep sikayet ettigim 'mobilite' aslinda ne de guzel bir ozgurlukmus, hep rahatsiz eden geciciligi Berlin'in aslinda ne kadar da yalanmis. Hayatin durmadan garip ihtimallerle beni mutlu edebiliyor olmasi ve devinime uyum saglamis olabilmem (sonunda) bir peygamber huzuru veriyor bana bazen. De ki, her kim ki o sehirde yasamis olsun, bir daha oraya ugramak icin ugrasip duracak, eger uslu olursa da spree'nin etrafinda sarap bile icebilecek. Amen.

there is love in the air
destruction is everywhere
<>
come let us go back to God


4 Ekim 2010 Pazartesi

Otel Odalarinin Cekiciligi 3 ve Otel Odasi Hikayeleri

Yeni tasindigimiz evin tam karsisinda bir otel var. Sabah sokakta yururken karsilastigim genc adam da biraz once sigarasini iciyordu camdan sarkarak benim gibi.

Yolda yururken durdurup adimi sordu, tanidik zannetmis. Kendi adini da soyledi bana. Gercek adimi soylemedim kendisine, o saniye uydurdum bilindik bir isim. Sonra yurumeye devam ettik, tanidik biri gibiydi, nerden taniyorum seni diye sordum, o da ayni soruyu dusundugunu soyledi sadece.

Yol boyunca yuruduk, yokus yukari, arada bir koluma girdi, arada bir durup yuzume bakti, dayanamayip gercek adimi da soyledim sanki ikinci ismimmis gibi. Farkina varmadan aksama kadar yurumusuz.

Geri donmeye karar verdigimizde Ankara da sogumustu artik, gece aniden bastiran titrek bir sis vardi sanki. Tedirgin olmam gerekiyormus gibi hissetmeme ragmen bu sefer ben onun koluna girdim. Yuruduk otele kadar.

Hatirlamaya calistigi seyi sonunda hafizasindan cekip cikarmis gibi artik durup durup yuzume bakma ihtiyaci duymadi, sadece yurumek, arada bir de konusmak yetti. Baska sehirlerde bilinmedik zamanlarda beraber yurumusuz gibi sanki.

Otelin onune geldigimizde her evin isigi yaniyor, otelin odalari sakin bekliyordu sahiplerini. Davetini kabul edip ciktim yanina, asansorde cocuklugumdan tanidigim arkadaslarimla karsilastim, gorevlilerden bir kaci akrabamizdi sanki, koridorlarinda yururken aynalardan tanidigim herkesin yansimasini gordum. Hayatimin en tanidik mekanina adim atmis olmanin rahatligiyla hicbirine aldirmadan yurumeye devam ettim onun yaninda. Bir ara durdurdu beni, bir isini halletmek icin gitti yanimdan bes dakikaligina, o zaman sima olarak tanidiklarim da dahil hayatima bir sekilde girmeyi basarmis her canlinin bu otelde kaliyor olabilecgini gecirdim aklimdan. Zemin katta ailemden insanlar ve cocuklugumun simalari, ikinci katta buyudukce tandikilarim, ucuncu kati lise yillarim, dorduncu katinda Ankara'nin univeriste hayati, besinci katinda da Almanya'nin soguk ikliminde gecen iki yilin insanlari, bazilarinin odasi muhurlenmis, bazilari hala kullaniliyor ama olduklari gibi kalmis neredeyse hepsi. Onun odasi altinci katta, hayatimin yeni doneminin ilk tanisikligi o, odasina girdigimizde ve o ceketini cikardiginda tipki adasi Turgut'un yaptigi gibi uzanip kendi yanaklarimdan optum ilk once. Yaptigima gulumseyip o da tekrarladi Turgut'un hayalini. Ilk adim zor, ilk adim korkunc, ilk adim her zaman atildiktan sonra beklenmedik seylere gebe ama atilir atilmaz da yeni bir hikaye yazdirmaya baslatiyor. Altinci katta yeni bir hayat basliyor, katin ilk misafirini yerlestirip tadini cikariyorum temiz sayfanin. Simdi tekrar gidip sair olmayan Turgut'un yanina, hikayemi anlatmaya baslamanin zamani, telefonda duydugum sarki bitmeden.