27 Şubat 2012 Pazartesi

i wanna go to marz - dogru diyorsun necati

Soyle alalim:



Iyilesmek: (nsz) 1. İyi duruma gelmek: Hava iyileşti. 2. Hastalıktan kurtulmak, sağlığı yerine gelmek, salah bulmak: “İyileşmek için en küçük bir gayret göstermiyorsun. -N. Cumalı.

Fernweh ile anlatilabilen duygunun tarifsizligiyle basliyorum.

Zaman kendi icinde ilginc bir donguye sahip, bazen hizlandikca haber vermiyor, yavasladikca izin vermiyor. Insan kendi hizini bilemeden de gayet cabalayip durabiliyor hayatindaki her sey icin. Bazen istemiyor cabalamayi, birakmayi, iyilesmeyi. Buyudukce sanirim bazi yaralarin iyilesmesine gerek olmadigina karar verebiliyor zat-i muhterem. O kisi ki her seyi bildigini zannettigi surec boyunca en cok bilmesi gereken seyi, aslinda bilmesinin zamanin gecis dengesine etki edemeyecegini bilemiyor. Kelimeler birbirine carpip duruyor beyninde belki, zamanin nasil gececegini ve neler hediye edip alabilecegini bilemiyor insan. Imkansiz bir hikayenin baslangici her an. O hikaye zamanin basindan beri bildigimiz hem de surprizlerini bir turlu onceden kestiremedigimiz bir donguye benziyor. Aslinda yasarken ya da yasadiktan sonra o kadar cok olagan gelen yasadigimiz o kadar duygu kendi icinde ve kendine has bir sekilde ne kadar buyuk dalgalanmalar yaratiyor varligimizda. Bazen kendi icimizde bazen de disimizda bir oluk olusturup biriktirebiliyor saskinligimizi.

Bogazim agriyor iyilesecegimi biliyorum. Uykum geliyor, gececeginden eminim. Dile getirmedigimiz bir yemin gibi salt yasamaya devam etmemiz iyilesmeye duydugumuz gizli inancin ne kadar kuvvetli ve her histen daha etkin oldugunun tarifsiz kaniti. Ama iyilesene kadar bilemiyor insan tam olarak ne hissedeceigini yine de. Insanin en buyuk gucu umut edebilmesidir sadece hayatta kalmayi secmesinden yola cikarsak. Insan denen nefes almayi bilincsiz bir refleks olarak gerceklestirmesine ragmen, nefes almamayi bilerek ve isteyerek secebilir. Yasamaktan cok olmek ustunde guc sahibi, yok olmak, var olmamak uzerinde soz sahibi. Bunun verdigi gucle belki de insan hep inaniyor, her zaman biliyor iyilesecegine sadece zaman gerekiyor, bol zaman, az zaman, gel zaman git zaman. Bir anda kanvas gerginliginde bekleyen beyaz ve berrak bilincin gozlerinden suzulerek aciliyor karsinda ve fark ediyorsun sonunda. Mars'a gitmeyi, yesil nehirler gormeyi, olmayacagina herkesin inandigi ve inandirildigi her seyin olabilecegine inandigini goruyorsun ya da toplum icindeki yaygin soylenis sekliyle iyilestigini, zaman ne de olsa her seyin ilaci olmayi ister istemez kabul ediyor.

ps. bir sarki nelere kadirdir, bazen hic tahmin edemedigimiz bircok seye. John Grant bir insanin basina gelebilecek en guzel seylerden biri, muzigi bir nevi ilahi.

12 Mart 2011 Cumartesi

ve bitiyor

Planladiginiz zamanda ya da planladiginiz sekilde degil, umdugunuz ya da hayal ettiginiz gibi hic degil, olmasi gerekenle hic alakasi olmadan, idealden cok uzak, kendi dinamiklerini size bildirmeden, fark ettirmeden, aniden biter bitecek olan seyler.

Ondan once ya da sonra farkinda olmus olmaniz bir seyi degistirmez, kendinizi kandirmis olmaniz ya da kandirilmis olmaniz artik onemsiz birer gecmis zaman telasindan baska bir sey degildir, Bir sure vardir, o sure gectikten sonra hepsi zaten alacagi yeri alir, hic ugrastirmadan, fark ettirmeden.

Yeni yasima gunler kala bu blogun son postunu yaziyor olmak bazi seylere olan inancimi kaybettigimi gostermez, aksine o gizlice inandigim seylere daha cok tutunmak, daha cok inanmak icin bunun gerekli oldugunun altini cizer.

Ben buralara yazmaya baslayali epeyce vakit olmustur muhakkak, tam surenin bir onemi yok. Ben buralara yazmaya baslayali artik ayni benlige sahip degilim lakin. Bu bir mecra macerasiydi ve baska biten seylere paralel olarak bitmek durumunda kaldi.

Okuyan, okumayan, okumus gibi yapan herkese tesekkurler.

Ve hayir bu postun arkaplaninda calacak bir sarki yok, belki Cohen'in sozleri layiktir bu bitise:

please let me start again,
i want a face that’s fair this time,
i want a spirit that is calm

der ve biter.

27 Şubat 2011 Pazar

i hear the sound of mandolins



Hayatta en cok istedigim sey 'denge'. Her seyin bir dengesi olsun. Eskiden istedigim gibi uclarda yasamak istemiyorum artik. Mesela bu sarkidaki kadar sevmek istemiyorum kimseyi ama durduramiyorum kendimi. Ya da icimden kiyim kiyim bir hiclik durtusu sarsin etrafimi istemiyorum. Sigarayi ne birakayim ne de cok iceyim. Az guleyim, az aglayayim yada ne bileyim ortada bulusayim kendimle aniden. Ne guleyim ne aglayayim. Ne seveyim ne nefret edeyim. Ne sevileyim ne nefret edileyim. Icimi alip bir koseye birakayim, kafami cikarip dolaba saklayayim.

Lakin olmuyor.


'sen yoksun
deniz yok
yıldızlar arkadaşım
ya bu gece harikalı bir şeyler olsun
yahut bir bomba gibi
infilak edecek başım'

attila ilhan

26 Şubat 2011 Cumartesi

waving hands

22nd of May - The Boney King Of Nowhere - Going Home from Epidemic on Vimeo.



pff!

eskiler, yeniler, eskiyenler, gariplikleriyle doldurup tasiriyor icimi hayatim, bazen bunaliyorum ya, bazi seyleri aslinda hic yapmamis, bazi seyleri hic yasamamis olmayi dilemekten geliyor bunlar. insan hayatina birini yerlestirince ne yaparsa yapsin baskalarini, baskasini, baska bir seyleri o eksende degerlendirmeden dusunemiyor-mus, bunun adina ask diyenler de var, karin agrisi diyenler de, her halukarda pazar'a cikan gecemde su sarkiyla salinayim diyorum, bir seyler mi eksik, yoksa ben mi kafamda yazip ciziyorum senaryoyu, ikisi de mumkun, mumkun olmayan ne vardi ki hayatta? onlari unutali cok olmus bile. Aman, birak, bos ver, her sey olur, her sey gecer, geriye bir seyler kalir elbet, bende birikmislerin yeri ayrirken, baskalrinin birikmislerini niye sasiriyorum ki, olsun diyip gecelim hayati, boyle anlarda berlin'de olmayi dilemek de neyin nesi, niye isteyeyim ki boyle bir seyi? ki istesem de iki gun sonra pisman olacagimi bile bile, magic dedikleri sey var ya, kolay kolay bitmeyen bir sey olsa keske, afakanlar basmasa beni, bazen de hic olmasam bu gogun altinda. dur demek de gerekiyor, insanin kendisini karsina alip bir tokat atmasi lazim geliyor baze, bu da o anlardan biri olsa gerek, kasinma!

20 Şubat 2011 Pazar

3 ay

Bir cocuk sevdim, daha ilk gordugum gun icimde bir seyler beni ona itip durdu, karsimda olsun, onu goreyim, bana gunaydin mesaji atsin diye umdum. Hepsi oldu.

Sehre ne diye gelmek istedigimi unutali cok oluyor. Ben hayatimda hep yapmak istedigim seyleri yapabilmek icin buraya kacip geldim, o cocukluk hayallerimdeki en son gidecegim, hep gidecegim yer burasiydi benim icin.

Ama gelir gelmez sehri unutup bir masalin pesinde buldum kendimi, her saniye cekti, her an beni bagladi ona, korkuyla karisik titremelerime, uzun zaman sonra asik olabilme ihtimalime sasirarak, arasira kendime dur diyerek 3 ayimi doldurdum bu iklimi oynak yerde.


Chris Isaak - Wicked Game
Yükleyen DarKwon. - Yüksek çözünürlüklü video keyfini yaşayın!

Icimden geldigi gibi yasamak istedim hep, icimden gelenleri soyleyip, icimden gelmeyenleri yapmadan.

Yaniliyor olamam dedim.

Tanpinar'dan hep alintiladigim bir kalip var, 'buyulu bir suda, yari uyur halde' gibiyim, benim duygularimin siddetini anlayip buna karsilik verebilen bir ruya hayali var karsimda. Arasira tum bu siddetin catismaya donusmesi de ondandir diye dusunuyorum, belki de oyle umuyorum ama lik defa odun vermekten, kendimi adamaktan cekinmeden de hareket edebiliyorum.

Her neyse, sanki gizli bir el bana ne istiyorsam sunmus gibi, o gizli el aynayi da karsima koyup beni de sarsmis gibi. Isin boyutu her an degisebilir, her an farklilasabilir bunun da farkindayim ama o bana dokundugunda her seyi unutup sokak ortasinda gozlerim yari kapanir hale geliyorsa pek bir sey soylememe gerek kalmiyor. Tum bu resmin bir kenarinda bir tedirginlik var ama, onun sebebini bulamiyorum bir turlu. Tahmin ediyorum da aslinda, o tedirginlik korkunun ecelle yaristigi bir eski zaman hikayesinden kaynaklaniyor, benim icimde bir seyler mi degisiyor ya da degisen bir sey yok da yine bir ara-donem mi yasiyorum diye soruyorum kendime, bu sorularin bitmemesi belki de iyi bir sey, ama kendimi hicbir sey icin yipratamam, yipratmayacagim da, beni tedirginlige bogan bunun farkinda olmak da olabilir. Son tahlilde her sey tercih ve emek ikilisinden gerceklesebiliyor sanirim. Hissettiklerinin yaninda eger yeteri kadar hissedebiliyorsan zaten tercihini de ona gore, emegini de ona paralel yapiyorsun ister istemez.

Tanim yapmak kolay, pratikte isin boyutu tamamen degisebiliyor, cunku su kayniyor, kaynamak uzere, agzindan cikani kulagim da duymak istiyor.

13 Şubat 2011 Pazar

nazlanma sen

Bir hayal kurar insan, butun hayallerinden cok istedigi bir sey vardir bazen o insanin. Yanilir, yenilir ve ne olursa olsun bir 'eylul aksami'na, bir 'goge bakma duragi'na inanir.

En buyuk korkusu aslinda en buyuk istegiyle bir yumak olup icini titretir. Ya 'boyleyse' ya 'soyleyse' diye beynini kemirir bu yumak bazen.

Insanin dogustan icine mi kazimistir birileri bilinmez, daha kucukken vardir o hayal farkinda bile olmadan.

Hayatin beklenmedik ama umulan surprizlerine hazirdir da o kahraman. Kendi hikayesinde yazmak istedigi donum noktalarini, o hikayenin ana karakterlerini arar bulur.

Sonra tam agzinda biriktirip soyleyecekken karsisindakine, hic beklemedigi bir anda o yeni kahramandan cikar soylemek istedikleri. O an dunyada neler oluyordu acaba, sonra durup bakinca ancak bunun farkina varabiliyor insan.

Oncesinde nasil olsa kocaman ve kirmizi bir salonda sadece iki kisiydik.

Ama yurumek istiyor acik havada kafam, gozlerimi bile kapayacak rahatlikla.

9 Şubat 2011 Çarşamba

here, there and everywhere

Uyusturucu maddelerinin ortak yonu beyinde dopamin salgilamalari. Uyusturucu bagimlilik yapar ve alindiginda mutlu alinamadiginda ise insani mutsuz yapar. Aklinizda tutun.

romantic attraction + emotional maturity= love



"There is always some madness in love. But there is also always some reason in madness." - Nietzsche

"Love is the only sane and satisfactory answer to the problem of human existence." - Erich Fromm

Kafaniza gore secin iste.