6 Aralık 2010 Pazartesi

home is where your heart is

Sabah uyaniyorum, gece uyuyorum bazen. Acikinca yemek bile yiyorum, sigarayi cogalttim fark etmeden. Yururken yorulsam da lanet etmeden hicbir seye varabiliyorum eve. Arada bir balik kokularina kanip yonumu sasiriyorum, hayat bilindik, tahmin edildigi gibi.

Telefonum titriyor arada bir, gozum kaciyor karsimdaki fotografa, siyah kemik cercevenin arasindan gorunen badem gozlerine birinin.

Sabah isime gidiyorum, uyanip kahvaltimi yaptiktan, denize bir goz atip, biraz miyavladiktan sonra yollarda kosturuyorum. Aslinda gecikiyorum neredeyse her gun ama farkina bile varamiyorum, insanlarin hepsi mi sakin bu sehirde benim gibi? Herkesin icinde garip bir buyulu sarki mi caliyor durmadan? Kor oluyorum, yavas yavas.

Aslinda gozum kaymiyor, bilerek buluyor istedigini.

Aksamlari bazen yalniz kaliyorum, bir yerlerde biri durmadan piyana caliyor, puslu bir plak gibi bir ses dolaniyor etrafta. Yillarca beklemenin verdigi bir saskinlikla belki de daha cocukken hayal ettigim bir ruyaya uyudugumun farkina daha yeni yeni variyorum.

Hayat beklendigi gibi, rutinleri devam ediyor her gun ve biraz daha cok seviyorum ben her gecen saniye izin verdigi surece. Bir sarki hediye ediyor o bana, alip sariliyorum hediyeme, uyumak istemiyorum boyle hissedince, uyumak zaman kaybi gibi geliyor, sanki uykuya ihtiyac duymadan da yasayabilirmisim gibi geliyor. Aklim yerinden tasinip gidiyor bir yerlere, yavas yavas.

Eger bir gercekligi varsa bu yasadigimiz hayatin, ona bir kadeh kaldiriyorum hayali.

Ruyalardan uyanip da karsisinda dunyanin her seyine bedel bir gulumseme gorurse eger, o kadeh havada asili kaliyor.

Kadehimden bir yudum cay iciyorum bu gece, iki kisilik bir cay hazirlamis iklimin degisimi.


Ama en guzeli, bazi hikayeler basindan inandiriyor seni bitmeyecegine.

O romani yaziyorum artik, iki kisilik bir gece ruyasi.