12 Mart 2011 Cumartesi

ve bitiyor

Planladiginiz zamanda ya da planladiginiz sekilde degil, umdugunuz ya da hayal ettiginiz gibi hic degil, olmasi gerekenle hic alakasi olmadan, idealden cok uzak, kendi dinamiklerini size bildirmeden, fark ettirmeden, aniden biter bitecek olan seyler.

Ondan once ya da sonra farkinda olmus olmaniz bir seyi degistirmez, kendinizi kandirmis olmaniz ya da kandirilmis olmaniz artik onemsiz birer gecmis zaman telasindan baska bir sey degildir, Bir sure vardir, o sure gectikten sonra hepsi zaten alacagi yeri alir, hic ugrastirmadan, fark ettirmeden.

Yeni yasima gunler kala bu blogun son postunu yaziyor olmak bazi seylere olan inancimi kaybettigimi gostermez, aksine o gizlice inandigim seylere daha cok tutunmak, daha cok inanmak icin bunun gerekli oldugunun altini cizer.

Ben buralara yazmaya baslayali epeyce vakit olmustur muhakkak, tam surenin bir onemi yok. Ben buralara yazmaya baslayali artik ayni benlige sahip degilim lakin. Bu bir mecra macerasiydi ve baska biten seylere paralel olarak bitmek durumunda kaldi.

Okuyan, okumayan, okumus gibi yapan herkese tesekkurler.

Ve hayir bu postun arkaplaninda calacak bir sarki yok, belki Cohen'in sozleri layiktir bu bitise:

please let me start again,
i want a face that’s fair this time,
i want a spirit that is calm

der ve biter.

27 Şubat 2011 Pazar

i hear the sound of mandolins



Hayatta en cok istedigim sey 'denge'. Her seyin bir dengesi olsun. Eskiden istedigim gibi uclarda yasamak istemiyorum artik. Mesela bu sarkidaki kadar sevmek istemiyorum kimseyi ama durduramiyorum kendimi. Ya da icimden kiyim kiyim bir hiclik durtusu sarsin etrafimi istemiyorum. Sigarayi ne birakayim ne de cok iceyim. Az guleyim, az aglayayim yada ne bileyim ortada bulusayim kendimle aniden. Ne guleyim ne aglayayim. Ne seveyim ne nefret edeyim. Ne sevileyim ne nefret edileyim. Icimi alip bir koseye birakayim, kafami cikarip dolaba saklayayim.

Lakin olmuyor.


'sen yoksun
deniz yok
yıldızlar arkadaşım
ya bu gece harikalı bir şeyler olsun
yahut bir bomba gibi
infilak edecek başım'

attila ilhan

26 Şubat 2011 Cumartesi

waving hands

22nd of May - The Boney King Of Nowhere - Going Home from Epidemic on Vimeo.



pff!

eskiler, yeniler, eskiyenler, gariplikleriyle doldurup tasiriyor icimi hayatim, bazen bunaliyorum ya, bazi seyleri aslinda hic yapmamis, bazi seyleri hic yasamamis olmayi dilemekten geliyor bunlar. insan hayatina birini yerlestirince ne yaparsa yapsin baskalarini, baskasini, baska bir seyleri o eksende degerlendirmeden dusunemiyor-mus, bunun adina ask diyenler de var, karin agrisi diyenler de, her halukarda pazar'a cikan gecemde su sarkiyla salinayim diyorum, bir seyler mi eksik, yoksa ben mi kafamda yazip ciziyorum senaryoyu, ikisi de mumkun, mumkun olmayan ne vardi ki hayatta? onlari unutali cok olmus bile. Aman, birak, bos ver, her sey olur, her sey gecer, geriye bir seyler kalir elbet, bende birikmislerin yeri ayrirken, baskalrinin birikmislerini niye sasiriyorum ki, olsun diyip gecelim hayati, boyle anlarda berlin'de olmayi dilemek de neyin nesi, niye isteyeyim ki boyle bir seyi? ki istesem de iki gun sonra pisman olacagimi bile bile, magic dedikleri sey var ya, kolay kolay bitmeyen bir sey olsa keske, afakanlar basmasa beni, bazen de hic olmasam bu gogun altinda. dur demek de gerekiyor, insanin kendisini karsina alip bir tokat atmasi lazim geliyor baze, bu da o anlardan biri olsa gerek, kasinma!

20 Şubat 2011 Pazar

3 ay

Bir cocuk sevdim, daha ilk gordugum gun icimde bir seyler beni ona itip durdu, karsimda olsun, onu goreyim, bana gunaydin mesaji atsin diye umdum. Hepsi oldu.

Sehre ne diye gelmek istedigimi unutali cok oluyor. Ben hayatimda hep yapmak istedigim seyleri yapabilmek icin buraya kacip geldim, o cocukluk hayallerimdeki en son gidecegim, hep gidecegim yer burasiydi benim icin.

Ama gelir gelmez sehri unutup bir masalin pesinde buldum kendimi, her saniye cekti, her an beni bagladi ona, korkuyla karisik titremelerime, uzun zaman sonra asik olabilme ihtimalime sasirarak, arasira kendime dur diyerek 3 ayimi doldurdum bu iklimi oynak yerde.


Chris Isaak - Wicked Game
Yükleyen DarKwon. - Yüksek çözünürlüklü video keyfini yaşayın!

Icimden geldigi gibi yasamak istedim hep, icimden gelenleri soyleyip, icimden gelmeyenleri yapmadan.

Yaniliyor olamam dedim.

Tanpinar'dan hep alintiladigim bir kalip var, 'buyulu bir suda, yari uyur halde' gibiyim, benim duygularimin siddetini anlayip buna karsilik verebilen bir ruya hayali var karsimda. Arasira tum bu siddetin catismaya donusmesi de ondandir diye dusunuyorum, belki de oyle umuyorum ama lik defa odun vermekten, kendimi adamaktan cekinmeden de hareket edebiliyorum.

Her neyse, sanki gizli bir el bana ne istiyorsam sunmus gibi, o gizli el aynayi da karsima koyup beni de sarsmis gibi. Isin boyutu her an degisebilir, her an farklilasabilir bunun da farkindayim ama o bana dokundugunda her seyi unutup sokak ortasinda gozlerim yari kapanir hale geliyorsa pek bir sey soylememe gerek kalmiyor. Tum bu resmin bir kenarinda bir tedirginlik var ama, onun sebebini bulamiyorum bir turlu. Tahmin ediyorum da aslinda, o tedirginlik korkunun ecelle yaristigi bir eski zaman hikayesinden kaynaklaniyor, benim icimde bir seyler mi degisiyor ya da degisen bir sey yok da yine bir ara-donem mi yasiyorum diye soruyorum kendime, bu sorularin bitmemesi belki de iyi bir sey, ama kendimi hicbir sey icin yipratamam, yipratmayacagim da, beni tedirginlige bogan bunun farkinda olmak da olabilir. Son tahlilde her sey tercih ve emek ikilisinden gerceklesebiliyor sanirim. Hissettiklerinin yaninda eger yeteri kadar hissedebiliyorsan zaten tercihini de ona gore, emegini de ona paralel yapiyorsun ister istemez.

Tanim yapmak kolay, pratikte isin boyutu tamamen degisebiliyor, cunku su kayniyor, kaynamak uzere, agzindan cikani kulagim da duymak istiyor.

13 Şubat 2011 Pazar

nazlanma sen

Bir hayal kurar insan, butun hayallerinden cok istedigi bir sey vardir bazen o insanin. Yanilir, yenilir ve ne olursa olsun bir 'eylul aksami'na, bir 'goge bakma duragi'na inanir.

En buyuk korkusu aslinda en buyuk istegiyle bir yumak olup icini titretir. Ya 'boyleyse' ya 'soyleyse' diye beynini kemirir bu yumak bazen.

Insanin dogustan icine mi kazimistir birileri bilinmez, daha kucukken vardir o hayal farkinda bile olmadan.

Hayatin beklenmedik ama umulan surprizlerine hazirdir da o kahraman. Kendi hikayesinde yazmak istedigi donum noktalarini, o hikayenin ana karakterlerini arar bulur.

Sonra tam agzinda biriktirip soyleyecekken karsisindakine, hic beklemedigi bir anda o yeni kahramandan cikar soylemek istedikleri. O an dunyada neler oluyordu acaba, sonra durup bakinca ancak bunun farkina varabiliyor insan.

Oncesinde nasil olsa kocaman ve kirmizi bir salonda sadece iki kisiydik.

Ama yurumek istiyor acik havada kafam, gozlerimi bile kapayacak rahatlikla.

9 Şubat 2011 Çarşamba

here, there and everywhere

Uyusturucu maddelerinin ortak yonu beyinde dopamin salgilamalari. Uyusturucu bagimlilik yapar ve alindiginda mutlu alinamadiginda ise insani mutsuz yapar. Aklinizda tutun.

romantic attraction + emotional maturity= love



"There is always some madness in love. But there is also always some reason in madness." - Nietzsche

"Love is the only sane and satisfactory answer to the problem of human existence." - Erich Fromm

Kafaniza gore secin iste.

6 Şubat 2011 Pazar

soylemek isteyip de soyleyemediklerim

- Iyi ki varsin hayatimda, ya da iyi ki tanimisim bir sekilde seni. Istanbul'a adim attiktan uc gun sonra hayatimda hic hissetmedigim kadar yorgunken hic yorgun degilmisim gibi iyi ki senle gezmisim sokaklarini sehrin, o gece sana seni bir daha gormek istedigimi iyi ki soylemisim. Isin ozu iyi ki hayatimdasin, biliyorum, baska turlu de mutlu olabilirdim, baska insanlarla da mutlu olabilirdim ama seninle yasadigim mutlulugu hic tanimamis olurdum sen olmasaydin hayatimda. Isin en korkunc kismi da yasamasaydim eger bu mutlulugu, zaten bilmiyor olacaktim tadini, bilmeden kacip gitmis bir sey gibi gizli sakli olacakti, haberim bile olmadan. Ama dedigim gibi, iyi ki, o sinir bozucu hallerinde bile, kafandan ne gectigini cozemedigim zamanlarda bile, ya da beni anlamayip, uzdugun zamanlara ragmen, iyi ki o role sen sahipsin.

Ve biliyorum, senle yasadiklarim icin pisman olmayacagim hic, daha oncekiler icin de olmadim belki ama, bunu bitmeden ilk defa soyleyebiliyorum.

5 Şubat 2011 Cumartesi

bir tanim ve bir suru ornek

Insanoglu tanim yapmaya meyilli bir mahlukat, her nesnenin, olayin, duygunun tanimini yapip, o tanimdan yola cikarak ornek bulma ugrasi o kadar yerlesik bir takinti ya da ihtiyac.

- Asik misin o'na? diye soruyor arkadaslarim.
- Korkuyorum, ya da mutluyum diye cevapliyorum.

Biri o korkunun zaten askin ta kendisi oldugunu, digeri de mutlulugun asktan dogdugunu soyluyor bana. Ben belki korkup belki cekinip evet asigim demiyorum ama icimden biliyorum, onu gormeden gecirdigim gunler hayatimin kucuk bir kutuya sikisir gibi oldugunu, onunla bulusacagim zaman dilimlerini iple cektigimi, gozlerimin icine baktigi anlarda, o kisacik saniyelerde icimde bir seylerin titredigini, gunleri, haftalari, ve gelecegimi ve gecmisimi onun suzgecinden gecirip degerlendirdigimi, en onemlisi belki de onun icinde oldugu bir suru hayal kurdugumu.

The Presets - This Boy's In Love from Modular People on Vimeo.



Askin tanimini yanlis biliyoruz diyor bir arkadasim, illa aci cekip, sirilsiklam kederlere gark olmakmis gibi ogrettiler bize diyor. Katiliyorum ona cunku ask koltuga uzanip o gogsume basini koymusken televizyonda herhangi bir seyi izlemek, o herhangi bir seyi izlerken onun aniden elimi bulup tutmasi demek gibi geliyor artik. Cok kolay ve basit bir tanim veriyorum artik bu en onemli duyguma. Bir gelecek hayal edebiliyor muyum diye soruyorum kendime. Cevabini biliyorum ve korkuyorum. Bunun tanimini vermeye gerek yok iste.

25 Ocak 2011 Salı

zamanlamalar

Kendi kararlarimi almaya baslayip burnumun dikine gitmeye karar verdigim gunden beri hayatimdaki zamanlamalarin ulvi garipligine sasirip duruyorum. Kucuk bir cocukken de benim istedigimden cok seker atildi cayima diye krize girebilen bir varlikken bugun bulundugum nokta aslinda gayet olgun ve uysal bir karakter ciziyor aynada. Her halukarda evrende bir hareketlenme var, bilmiyorum artik kendime guvenip istedigimi yapmak icin her seyi karsima almaya cesaret gosterebildigim icin midir, yoksa gizli bir el mi, gayet umutla bakabiliyorum hayata, ustelik icimden bir ses 'panik, panik, panik' diye fisildayadursa bile.

Nina Simone - Just in Time

16 Ocak 2011 Pazar

i believe



Hayatimin her doneminde belki de farkli seylere inanip durdum, inandiklarimdan sarsilmaz bir tutkuyla eminken yeri geldi tamamen sirtimi dondum olana, bitene, inandiklarima. Sevmedigim huylarimin yaninda her seyi mubah kilan ve aslinda icgudusel olarak dogruyu secmemi saglayan garip bir evrimsel ozelligim var sanirim. Sezgilerime hep guvendim, bu konuda hep ukalaydim, hic yanilmadim cunku.

O kadar inandigim seyden geriye kalan belki de bu sezgi gucunden baska bir sey degil ama onun sayesinde yeni seylere inanma cesaretini de gosteriyorum hicbir seyi umursamadan. Yillar oncesinin beni ben degil, simdiki ben karsimda oturup bana gulumseyen bir sesi cikmaz degil.

Kendimi ilk defa oldugum gibi biraktim bu sefer sevdigim icin, icgudulerime guvenip de yapiyorum bunu, her zaman bir korku arkadan arada bir uyari veriyor ama, hayal ettigim gibi hissediyorum yavas yavas. Bir cocuk gibi dusler kurdugum zamanlarda umdugum seyler karsima cikiyor aniden.

Aslinda en buyuk korku simdi basliyor, cunku gercekten yasamaya basliyorum, istediklerimi yapmak icin caba sarfediyorum ve sonuclarina olan guvenle, hayal kirikligi ihtimalinin cikmazindan ates basabiliyor vucudumu.

Her halukarda, inaniyorum sanirim, ustelik olmasa bile, inaniyorum bir sekilde iste, bu inanc gitmeyecek sanirim.

11 Ocak 2011 Salı

pat pat

Uzun suredir buralara ugramamis olmanin verdigi saskinligi ve oryantosyon eksikligini yasamiyor degilim, ama her halukarda baslamak lazim bir yerden.

Ne oluyor hayatimda diye sormadan gecirdigim biraz deli biraz hayal urunu biraz da sihir serpilmis zaman diliminden an itibariyle ciktim sanirim, gerceklik sert ve buyuk bir dalga gibi genzime kacti aniden, tuzu bogazimi yakip gozlerimi kismama sebep oldu.

Hayatta en cok arzuladigim seylerden birinin tutarlilik, yani aslinda pratikte aynilik, oldugunu ogrenmis olmanin verdigi olgunlukla uyaniyorum bazen. Bu beni hem sasirtiyor hem de biraz korkutuyor, su saniye bu karmasiklikla alip basimi gidesim geliyor bilmedigim yerlere. Neyse ki bu sehirde bilmedigim yerlere gitmenin bile imkani yok ruh halimin pusulasina gore.

Kafamin icinde hosuma gitmeyen seyler oluyor isin ozu.



Ama sanirim ucup ucup aniden yere cakilmak bir doga kanunu, yere cakilmak olmasaydi ucmak da olmazdi zaten.