29 Eylül 2010 Çarşamba

gizli tuttum

Bir hikaye yazasim geldi, bir haftalik bir senaryo belki, icinde gecmisimden sectigim tek bir sey olsun mesela, sariya bulanmis saclari olan cilli bir cocuk ciksin karsima genis bir caddede, gozlerini kisarak gulumsesin. Bunun bir ruya oldugunu anlayip uyansam kan ter icinde, gozlerimi actigimda tam da yanimda sari-beyaz teninden gunes sicrasin gozume, gozum kamassin da uykum aninda kaciversin odanin tavandaki camindan. Ten kavrulsa da, ates bassa gunle birlikte yataga, yansa her sey, ter bosalsa beyaz carsafa, usumeden titresek, kivransa zaman, uguldasa geceye yer vermek istemeyen gunun buyusu, Tanpinar'in anlattigi gibi bir golge dusse goguslerine, elim gezse uzerinde.

Yillar yili suregelen bir ruzgar vardi kucuk bir kasabada ben de kucukken. Hava karardiktan sonra cikip gelirdi sehre, o yuzden korkardik gunes saklanmaya basladikca ufukta, kosup giderdik evimize. Bazen de bir kafede oturup kalirdik onunla, ilk sigarami icirdigi gun gibi.

O kasabanin insanlari hep tek tipti, herkes hava kararmadan evine gider, ya televizyonun karsisina oturur ya akraba ziyaretlerinde cay icerdi. Kimisi gizli gizli raki ya da bira icerken, neredeyse herkesin elinde bir sigara vardi. Film Noir sahneleri gibi her evin tavaninda duman birikir, cocuklar farkinda olmadan bogulurdu, kadinlar suskun ya da kackin, erkeklerin yasadigi bir dunyaydi o. Cocuklar unutulmustu o kasabada, sadece yemek vakti ya da banyo vakti hatirlardi insanlar cocuklari. Onun disinda sokaklarin hep bir eglencesi, hep bahsettigi bir korkusu vardi cocuklar icin. Ama en kayiplari da ergenlige girmis yeniyetmeleriydi o kasabanin. Gece ruyalari yetmez, gunduz dusleri tatmin etmez hale o yaslarda geliyormus. Kimisinin kitaplari vardi belki.

Aslinda sadece ikimizin, hayallerimizi yazdigimiz kitaplarimiz vardi birbirimize durmadan verdigimiz, degis tokus edip konustugumuz. O kitaplarda buldugum bir buyu vardi, geceleri cikar gelirdi o buyu yanima ya da kis gunu hava yeterince karardiginda ve kardan goz gozu gormedigi zaman ciktigim sokaklarda bulurdum o buyuyu. O hengamenin icinde bir gun ciktigimda sokaga, karlara basa basa gezdigimde anlayamamistim yerimi dunyada, korkup da kacmistim kaldirimlardan, nefes nefese kalip onun yasadigi sokaklarin etrafinda gezmistim tum gun.

Tam da yuzume carptiginda ayaz, eve gitmek icin, ruzgardan kacmak icin artik cok gec oldugunu anlayan ben ne kosmaya guc bulabildim ne de istek. Ruzgar dolandi etrafima, oyun oynadi benimle, ilk once titretti bedenimi, sarsti ellerimi, korkuttu tum heybetiyle kararan gunle. Sokagin basindan gelen bir eski arabanin icinde tanidik bir yuz, camindan bildik bir melodi dolup tasti her yere.

Yillar sonra ayni melodi aniden doldu sehirlerime, semtlerime. Sokaklarimda insan kalmadi titrek bir sesin gucunden. Ben kimdim neydim, bu geceler, bu yasanmis yillar, her sabah uyandigimda aldigim nefes, cuzdanimda sakladigim vesikalik resmin, tum acilar, tum pismanliklar, her gulumsedigim saniye, beni mutlu ettigi her an, yasanabilmis ve yasanma ihtimali olan her turlu ruya ve hayal, her sokagin basi ve sonunda bekleyen golgelerim, telefonda gelen sesin, bekledigim aramalarin, telefonlar calinca hissettiklerim, yillar oncesinde bir piknikte senle gecirdigim gunum, pesi sira moralimin bozuk oldugunu anlayip anlamaya calistigin saniye, o anda dunyada, benim dunyamda bir seyler degisti, ses bozuldu, titredi, evlerin perdelerini cekti insanlar, hava isinip kararamadan kaldi aksamustu kasabanin ustunde.



Seneler gecip de araya bir suru yalan girdiginde bile, sen zannedip de koynuna sigindigim insanlardan bikip da yoluma devam ettigim anda cikip geliyor gecmisimiz karsima. Bazen sana olan askimin hic azalmadan devam edecegini dusunurdum, bazen nasil olsa gececek diye avuturdum kendimi, kimi zaman da kendiliginden azalir gibi olurdu yuzunun golgesi zihnimde. Hicbir sey tahmin ettigim gibi olmadi ama, seni sevmekten uzak kalamadim, hep daha farkli sevdim, durmadan degistim, durmadan degisti sevgim. Beni simdi bir turlu uzemiyor seni bu kadar istiyor olmak, sende kaybolup da her seyi unutma istegi hic rahatsiz etmiyor artik beni cunku tanimlayamiyorum yine senin yerini dunyamda. Hep orada olacagini biliyor olsam da durmadan degisen mahallelere tasiyorum seni sehrimde. Bazen unutup, bazen gozlerimin onune koyuyorum resmini.

Hic seni gormedigim bir sehirde karsima ciktiginda, o kucukken beni korkutan ruzgar esmeye basladi gecen gun. Ruzgar acimasizlik etmedi, dayanamadi icimdeki istege, fisildadi senin aklindan gecenleri de. Ama kesme ruzgar yuzumu, tenime aci veremedi bu sefer. O kasabanin ruzgari cikip da geldigi bu sehirde sadece tatli bir serinlik verdi cevreme, sigaralarimi ictikce, tenlerimiz degdikce bizi rahatlatan bir huzur.

Her hikaye bitmeye mahkum, ama bu bitmeyecek, bu sekil degistirip de kalacak yanimda, aklimda, odalarimda. O gecmisin sevdasi yerini huzurlu bir hatiraya donusturerek yaziliyor kisisel tarihime, isin ozeti iyi ki buna sahibim, iyi ki bu denli hissebilecek kadar insanim diye mutlu mesut veda edecegim ona, tam bir veda da degil belki ama uc, bes gunluk bir ruyanin bitisi belki. Yazdigim bir oykunun kisa ozeti, en fazla bir hafta surebilen senaryomun sonu. Zitliklarimi da alip gidebilirim sonucta, sevdikce de buyuyor icim, duslerim sayesinde hayata sarilip da ayrilabiliyorum sevdiklerimden. Her seye ragmen ve her sey icin sukran duydugumu bilsin istiyorum ama o da bende kalacak ki hikaye devam edebilsin, ki ben gulumsedigim zamanlarda onun resminin bulundugu cekmeceyi unutmayayim hic, ne de olsa en temiz sevgi, en yalansiz vurulma onda sakli, onun sayesindeydi.




----------------


Zeki Muren uclemesinin son halkasi; Zeki Muren Top 3'un ilk numarasi:

ahımı, hicranımı sakladım, gizli tuttum
gönlümü yıllar yılı hayalinle avuttum
o gençlik günlerimiz dönmez asla geriye
yazık ki dönse bile sevdayı unuttum

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder