24 Ağustos 2009 Pazartesi

And all the pieces that remain!

Hayatta tanidigim en sogukkanli insanlardan oldugunu sandigim bir arkadasimin gozlerimin icine bakarak ask acisini anlatmasi benim de ask hakkinda dusunmeme sebep oldu kac zaman sonra. Yillardir asik olmamanin verdigi sogumusluk ve o ilk heyecanin yasanmamis olmasi beni sogukkanli biri mi yapti bilmiyorum ama arkadasim bana anlatirken derdini insanin aski icin bu kadar aci cekebilmesinin ne kadar dogru oldugunu dusundum durdum. Arkadasim sordu, 'peki nedir, ne olacak, ayrilmadik ama soguk davraniyor bana, ben onu cok seviyorum, intihar etmeyi bile dusundum, ben onsuz yapamam, nasil davranmaliyim?'

Bense dunyanin herhalde en duygusuz, en soguk cevaplarindan birini verdim farkinda olmadan 'Hayatta kimsenin yeri doldurulamaz degil, evet, boyle bir sey var ve ayrilirsaniz, aci cekeceksen cekeceksin, yapacak bir sey yok, sen benden bu isin cozumu olabilecek bir formul istiyor gibisin ama oyle bir formul yok, her sey basladigi gibi bitebilir de ve hic kimse icin kendi hayatina, kendine aci vermek dogru bir karar degildir, cocuk olma, biterse biter, biterse bitsin, baskasi her zaman olacaktir.'

Ben buna inaniyor muyum gercekten?




Yillar once lisenin son senesinde, ilk donemin ilk gununde, ogretmenler odasinin oldugu kata gitmistim simdi hatirlamadigim bir sebepten dolayi. Arkami dondugumde okulda ilk defa gordugum insan evladi cismindeki varliga uzun sure bakakalmistim. Hicbir sey dusunmeden, mideme kramplar girerken, aptal gibi gulumseyerek izlemistim onu. Dunya zamaninda bu ne kadar surdu hatirlamiyorum ve bilmiyorum ama onu gordugum o ilk an ve gozlerimi hic cekmeden bakmaya devam ettigim anlar butunu hala aklimda canli, hala gulumsetebilen cinsten. Bizden onceki insanlar buna bir isim koymuslar zaten, ilk goruste ask demisler. Iflah olmaz bir romantik olarak cok sasirtmamisti beni aslinda bu, hep bekledigim bir sey gibiydi, gelmesini bekledigim bir an gibiydi. Sonrasi tabi ki aciyla dolu bir hikaye bu. Hayatimin en zorlayan donemlerinden birini bu ilk goruste asktan dolayi yasamistim o zamanlar, simdi o insanla ilk once arkadas olup, onun pesinden izmir'e gidip, karakterini tanidikca kendimden de ondan da sogumustum, unutamiyorum. O ilk andaki duygular, o insandaki benim onaylamayacagim butun tutarsizliklar ve karakter bozukluklariyla yok olmaya baslamisti. Disi dunyanin en cekici hali, ici ise etrafimda gormeye tahammul edemeyecegim kadar karanlik ve dar bakisli bir insan. Ve evet, bir sure devam etti bu, kendimi salak hallere sokarak, siirler yazarak ama bitti sonunda.

Yasamdaki olaylari ve 'seyleri' siniflandirma ve siralandirma hastaligmizdan dolayi geliyor bircok sey basimiza. Ilk ask, o da yetmiyor ilk goruste ask, ya da sonuncu olmak. Ya da baska bir suru seyde ilk ya da son olmak, ilk ya da sonuncuyu yasamak, yapmak. Bu kulturel takintinin bedelini odemek zor oluyor cogu zaman, cunku ilk olmamayi kaldiramiyor bazen insanlar ya da son olmak icin ellerinden geleni yapiyorlar. Bunun sebebini dusundum durdum bugun, ilke olan bu bagimlilik ve takinti nereden geliyor.

Emin olmamakla birlikte tahminim insanin disaridan bir seylerin hayati duzenledigi, ayarladigi ve bizim icin en guzel seyi tasarlayip onumuze sunacagi yanilgisi ve bu yanilgiya duyulan sonsuz ama gizli guven. Oyle bir an olacak ki, o an her seyi silip supurecek, sadece tek bir an, ya da ilk ya da son, zamandaki bir nokta tum hayati anlamli hale getirebilecek gucte olacak ruyasi. Yok boyle bir sey. Her ne kadar boyle bir degisim ve aydinlanma ani hayati cok kolay kilacak olsa da bunun aslinda var olmadiginin bilincinde olmak da zorlastirabiliyor maalesef. Hayir, hayatta tek bir an ya da olay, ilk ya da son degistirmeyecek hayatin temel yapisini. Hayatin genel anlamda yapilabilecek tanimi buna aykiri zaten, bir surecten bir sonuc cikarma hevesi, insanoglunun en aci ozelliklerinden olsa gerek.

Bunlari dusunmek mi beni boyle yapti diye merak ediyorum? Insan ilk goruste asik olabilir mi hakikaten ya da bu ne demektir? Boyle bir sey mumkun mudur? Ve boyle bir sey icin her seyi feda edebilecek tutarlilikta sevmek mumkun mudur, mantikli midir?

Ben her ne kadar inanmiyorum desem de, her ne kadar bu kulturel takintinin aslinda bir ruyadan baska bir sey olmadigini iddia etsem de, yillar once, o baha\sini ettigim andaki gibi duygulari tekrardan yasamaya hayir demeyecegim. Belki de ozledigim bu, belki de bunun gerceklesmemis olmasi bu kadar soguk bir cevap vermeme sebep oldu arkadasima. Bilmiyorum ama her seye ragmen o saniyelik zamandaki sikisma ve gokyuzunde ucuyormus hissi, ellerini kontrol edemeyisin, gozlerini kirpmadan bir insana tum hayatin mutlulugunu sikistirarak bakmanin verdigi bedensel haz ve tuylerinin dans etmeye baslamasi, midenden yukari kelebeklerin umarsizca ucmaya, ve seni de bu ucusa durmaksizin davet etmeye calismasi ve bunlarin birlesiminden olusan o birkac saniyelik zamandaki yogunluk, bu an belki de hayatin tamamina bedel olabilecek bir andir, kim bilir ama The Album Leaf'in Always for You adli muhtesem sarkisi (ve bu postun soundtrack'i) biraz bahsediyor muhtemel aciklamalardan, hem de cok guzel yapiyor, son gunlerin yeni kesfi, keyifle.

3 yorum:

  1. bi süredir aynı çerçevede şunu düşünüyorum, sadece aşk değil, herhangi bir duyguya bırakıp kendini gidivermek ne derece anlamlı? ne bileyim öfkelendiğinde kırıp dökmek, mutlu olduğunda "ahahahaha" diye deli gibi gülmek. ya da işte aşkının peşinden izmir'e gitmek.

    bi yanda uğrayacağın sınırsız hayal kırıklıkları, çekeceğin acılar duruyor. ha vice versa çok mutlu da olabilirsin -bi ihtimal. diğer yandaysa her şeyi mantık çerçevesinde yaptığın daha az kırıldığın ama yüksek bi ihtimalle daha kıytırık olacak bi yaşam tecrübesi.

    yani bilmiyorum "aslında tüm bunlar; ilk aşk son aşk, aşk, evlilik, ilişki vs hepsinin temelinde seks var, hadi yorulmayalım yiyişelim, iyi günler" desem daha mutlu olacak mıyım? aşık oldum diye vırvır kafa sikmeden yaşadığım ilişki bana ne kadar tat verecek?

    özetle diyeceğim şu ki; biri gelse aklımı alsa, köpek etse, takla attırsa negzel olurdu lan.. hele ki şu sıralar tadından yenmezdi.

    duygularımı seviyorum!

    YanıtlaSil
  2. az önce birinin fikrini sordum bu konuda. "bence herkesin yeri doldurulabilir değil kesinlikle. ama o yer boş olarak da yaşayabiliyor insan. o yüzden kimse vazgeçilmez değil sanırım." diye bir cevap verdi.

    evet, kimse vazgeçilmez değil sanırım. önemli, çok zor ve tehlikeli olan tek şey, o boşluğa alışma süreci.

    YanıtlaSil
  3. @ cagnan

    izmire gittigim icin hic pisman olmadim, yasadigim haftasonu ahaytimin en heyecanli haftasonarindan biriydi, gerilimden, heyecandan olmek uzereyken yasadigimi hissettigim bir zamandi, yine olsa yine yaparim. ve bunda yola cikarak da butun duygularimi sonuna kadar yasamayi istiyorum aslinda, tabi zarar vermedigi surece. verse de oldurmedigi surece diyelim. sonucta daha onceden milyonlarca insanin hic sikilmadan birbirini tekrar ederek yasamayi taklit etmeyi tercih ettigi hayati istemiyoruz biz sanirim.

    biri gelse, kopek etse ben de gayet hirildamaya baslarim baslarim, sorun degil ve hatta gayet olmasi lazim gelen de sanirim bu :) nasip, surda ne yaziyosa biliyosun :)

    @doe

    ben uzun suredir herkesin yerinin doldurulabilecegine inaniyordum, ama hayatima giren bazi insanlar degistirdi fikirlerimi, bazi insanlarin yeri doldurulamaz evet, o yer bos olarak yasanir sadece ama buna da ne kadar yasamak denir iste sorun orda zaten biraz.

    artik soyle dusnuyorum, cogu kimse vazgecilmez degil evet, ama var hayatta vazgecilmeyecek kisiler ve seyler, olmasaydi olmazdi sanki.

    YanıtlaSil