19 Ağustos 2009 Çarşamba

Otel Odalarinin Cekiciligi ve Otel Odasi Portreleri


Ankara'daki universite yillarimda hep hayalini kurdugum bir sey vardi. Yeterli paraya ulasir ulasmaz, ve cesaretimi de toplayip Istanbul'a gitmek. Hayalin onemli kismi Istanbul'da olmasi suphesiz ama Istanbul'da birkac haftaligina bir otel odasina yerlesmekti dusunu kurdugum sey. Ve sonrasinda yazmak, gunlerce, durmadan. Aklimdaki romantik fikirlerin olusturdugu bu hayal tabi ki yazi masasini pencerenin hemen onune koyuyordu, perde ruzgardan sallaniyor, yazarken sigara ustune sigara iciyordum. Telefonsuz, internetsiz, ve iletisimden kopuk, sadece tek basima, kimsenin beni bilmedigi ve benim neredeyse kimseyi bilmedigim sehirde, kucuk ve muhtemelen izbe bir otel odasinda hayatimin en iyi yazilarini yazmak. Iyiden kasit farkli suphesiz, benim istedigim seyleri istegim gibi yazabilmek. Oraya gidebilsem, bunu gerceklestirebilsem her seyi degistirebilecek guce ulasacagimi saniyordum o zamanlar. Otel odalarinin boyle bir cekiciligi var bende ezelden beri. Gidemedim de Istanbul'a, kalamadim da otelde ve yazamadim da. Hayalimi gerceklestirememis olmanin verdigi rahatsizlik simdi otel odalarina karsi duydugum hislerle karisiyor ve otel odalarinin cekiciligine birakiyorum kendimi.


Niye bir insan otel odalarini cekici bulur, neden bu dusunce heyecanlandirir birini. Cevabini tam bilmesem de az cok tahmin ediyorum. Bilmedigim ve bana ait bir otel odasi, yasamsal alanimi cizebilmemin yegane yollarindan biri belki de ama en onemlisi otel odalarinin anlami sinirsiz firsatlarin ve imkanlarin ortaya cikmasiyla esdeger olmasi sanirim bilincimde. Aitlik hissinin kayboldugu ve gecici oldugunu bildigin bir hayata, meta duzeyinde de ayni geciciligi yuklemek ve oyle yasamak. Ayni duygularin yola cikardigi ben simdi 'yerlesmek' duygusundan korkuyorum. 'Yerlesmek' ve hayatimi sabitlemek kendime yapabilecegim en buyuk kotuluklerden biri olacaktir sanirim. O yuzden otel odalari hala heyecanlandiriyor beni, gidecegim sehirlerde kalacagim otel odalarina hayaller yukluyorum. Bir gun gerceklesecek ve Istanbul'da da kalacagim bir otelde ve yazacagim, durmadan ama yasamaya da devam ederek.


Bu hayallarimin arasinda gezinirken, Richard Renaldi'nin fotograflarina denk gelmek ise suphesiz mutlulukla karisik bir heyecan uyandirdi icimde. Diger fotograf serilerinin arasinda en cok ilgimi ceken 'Hotel Room Portraits' oldu suphesiz. Bahsini ettigim sonsuz firsat ve imkanin vuku bulma ihtimalini yansitiyor bu fotograflar benim icin. Ayni zamanda zamanin akiskanligina beyhude atilan cizikler ve insanin en buyuk ugraslarindan, iz birakabilme kaygilarindan yekpare bir calisma. Her fotografta gordugumuz cift, gecip gittikleri, gecmiste kaldiginin ispati olan portrelerini ve durakladiklari yerlerde artik olmadiklarinin sarkisini soyluyorlar. Kisisel tarih olusturma cabasinin estetigi en guzel otel odalarinda anlatilabilirdi suphesiz ama gerekli olan surekliligi saglamak da ancak 'self-portrait'le mumkun sanirim. Cok sey soyluyor bu fotograflar ve cok da guzel soyluyor soyleyeceklerini.

2 yorum: