5 Ekim 2010 Salı

let us go back to berlin

Iki yil once Ankara'dan ucup gittigim, iki ay once birakip da geldigim, dogdugum, buyudugum ulkemden cok vatanim olmus sehre simdi giderken sanki aradan yillar gecmis gibi hissedebilirmisim. Oradayken burada, buradayken de orada olmam gerekiyorus hissi klasiklesmis bir ironisi sanirim hayatimin. Beni cagirip duruyor ne de olsa bitmemis hesaplar, ucundan siyirip gectigim ihtimaller. Hep sikayet ettigim 'mobilite' aslinda ne de guzel bir ozgurlukmus, hep rahatsiz eden geciciligi Berlin'in aslinda ne kadar da yalanmis. Hayatin durmadan garip ihtimallerle beni mutlu edebiliyor olmasi ve devinime uyum saglamis olabilmem (sonunda) bir peygamber huzuru veriyor bana bazen. De ki, her kim ki o sehirde yasamis olsun, bir daha oraya ugramak icin ugrasip duracak, eger uslu olursa da spree'nin etrafinda sarap bile icebilecek. Amen.

there is love in the air
destruction is everywhere
<>
come let us go back to God


3 yorum:

  1. nasıl ya berlin ne alaka ben seni amerikaya gidecek sanıyordum?

    YanıtlaSil
  2. :-/
    çok sıkıntılı bir sabah. işe gelip yarım saat boyunca boş boş monitöre baktıktan sonra yazını okudum. karşımda oturan adam "seval iyi misin?" diye sordu. suratına yumruk atmak istedim. öyle işte.

    YanıtlaSil
  3. @ agdabandi: araya bu girdi aniden, supriz bi' sekilde, donunce de abd.

    @ danceofeternity: o yumrugu atmis kadar olmussun sanki.

    YanıtlaSil